12Haz

Estetik Zeka

Hani derler ya; “Sanatçı olunmaz sanatçı doğulur” diye!

Nihayet kavram değerini buldum bu deyişin: ‘Estetik zeka’

Her sanat eseri ve unsurunun bir estetik kaygısı vardır mutlaka. O estetik kaygının kaynağı estetik zekadır.

Failine göre her sanat eserinin bir estetik kaygısı, bir ‘altın oran’ kaygısı da mutlaka vardır. Sanat ve sanat eseri her ne kadar rölatif olursa olsun, insan zekası ve anlayışında genel olarak beğeni görür veya görmez. Görecelilik bir yana bırakıldığında da, sanat eserinde mutlaka bir estetik kaygı ve zeka görülecektir.  Sanat eseri görecelikten gayrı olarak ya olmuştur ya da olmamıştır sanatçısı ve izleyicisi nezdinde.

İnsanın kendi heves ve hevası veya egosu doğrultusunda ortaya ‘sanat eseri’ diye koyduğu ve hatta dayattığı pek çok şey maalesef hiç bir zaman sanat eseri olamamıştır. Yine insanın hiç bir kaygı gütmeden ortaya koyduğu pek çok şey de, gün gelmiş, sanat eseri ve eser olarak kabul edilmiştir. Sanatçının dehası ve zekasına imrenilmiştir. Hatta öyle eserler ve sanatçılar gelip geçmiştir ki mimari, resim, müzik, devasa mimari yapılar ve türevi eserlere akıl erdirilememiştir.

Sanat eseri dediğimiz şey bir fotoğraf karesi de olabilir, bir resim, bir film, bir müzik eseri, bir yapı, bir gereç veya sıradan sanılan işler dahi olabilir.

Sanatçılık iddiası olmayan insanlarda da sanat ve sanatçı ruhu veya estetik zeka, yaşamın pek çok alanında göze çarpar. Bir arabayı park edişten, bir eşyayı konumlandırışa kadar her işte kendini gösteren bir durumdur estetik, estetik kaygı veya estetik zeka. Yani ruhunda, algısında, anlayış derinliğinde sanatçı olan pek çok insan vardır sanat üretmese de-sanatçı olmasa da. Tıpkı sesi ve müzik yeteneği olup da hiç bir zaman müzik adamı olmayı aklından geçirmemiş insanlar gibi. Veya mimari yeteneği olup da mimariyle uzaktan yakından ilgisi olmaması gibi bazı insanların. Yahut yaşamı boyunca bir tek resim yapmamış ancak iyi bir ressam kadar resimden anlayan bir insan gibi, vs.

Evet, tümünde olmasa da insanların bir kısmında bir estetik zeka ve güzellik algısının had safhada olduğu görülmektedir. Buna rağmen, insanların ekserisinde güzellik algısı yoksunluğu ve eksikliği de, izlediğimiz bir durum ve olgu olduğu halde tanımlamakta zorlanıyordum kendi adıma. Belki başkalarının çoktan keşfettiği bir kavramdır ‘estetik zeka’ kavramı, bilemiyorum. Ama ben yeni keşfettim!

Bir kameraman olarak, diğer meslektaşlarımın neden doğru perspektif, ışık, derinlik ve ölçek-oran-ı bulamadığını-veremediğini hayretle izler ve merak ederdim. Sanıyordum ki tüm bunlar çalışarak öğrenilen şeylerdir ve bu insanlar yeterince öğrenememişler. Meğer çalışarak kazanılan kısmının ötesinde, fıtrattan gelen bir derinlik imiş güzellik algısı veya estetik zeka ve kaygı. Sonradan anladım.

Bir oyuncunun oynadığı karakteri tümleyemeyişi, özümseyemeyişi, karakterize edemeyişi ve buna rağmen çok iyi karakterize ettiğini zannetmesi, oyuncuyu yöneten yönetmenin karaktere ve filme -koşullar sayılmazsa- neden hakim olamadığı, bir müzisyenin neden aranjesini  bir matematik işlemi gibi, bir nakış gibi yeterince armonik ve estetik yapamadığı; “şöyle yapılsa olacaktı aslında” diye çaresizlikle izlediğimiz her kişinin ve üretinin yoksun olduğu şeyin nihayet nedenini anladım! Estetik zekadan ve sanatçı ruhtan yoksunluk..

Sadece sanat değil, bir eşyayı konumlandırmak, bir çiviyi çakmak ve çekici tutmak, kazmayı vurmak bile bir estetik zekaya; anlayış derinliğine muhtaç imiş meğer.

Nasıl ki duygusal zeka, matematik (sayısal) zeka varsa aynı şekilde bir estetik zekanın var olduğunu anlamış oldum.

Velhasıl, bir sanat erbabının tematik ya da nesnel üretisinin başarısında estetik zekanın varlığı, başarızlığında ise estetik zekanın yoksunluğu olduğu gerçeği görülmektedir. Keza bir duvar ustasında dahi aynı estetik zekanın varlığı ve yokluğu sonucu belirleyicidir.

Öte yandan, neden çokça ciddi ve kalıcı işler yapamadığımızın da açıklamasıdır bu durum. Salt nesnel üretide değil, nesnel üretinin tematik-tasarım boyutunda da aynı yoksunluğun belirtileri ortadadır. Estetik zekanın bütünleyiciliği ile ancak ortaya sanat, sanat eseri veya alelade işler güzel ve yerli yerinde yapılabilmektedir ancak. Estetik zekadan yoksunluk her türlü teşebbüs ve üretiyi güdük bırakmaktadır

Zeka ve ahlak aklın çocuklarıdır. Asalet atadan ve soydan nasıl gelirse, estetik zeka da varlığını dikey olarak akıldan alır kanaatindeyim; anlayış derinliğinden ve ahlaktan beslenir estetik zeka yatay olarak da. Akıl ise ruh, gönül ve insanın bütünlüğüne dayanır. Yani insan aklı ve zekası kadardır. İnsanın işi ve üretisi de kendisi kadardır.

Bu durum, aklın belirli bir yönü ya da tümelliğiyle ilgilidir belki. Ya aklın estetik, letafet tarafı çok önde olacak veya akıl tümel bir akıl olacak ki ‘en güzeli’ fark etsin, talep etsin ve esere getirsin.

Özellikle film sektöründe bu kavramın varlığı ve varlık değeri rahatlıkla fark edilebilir. Çünkü film gerçekliğin veya gerçeklik kesitlerinin canlı ve dinamik re-prodüksiyonudur. Birebir yaşanmışlığa dayanmasa da senaryo ve film; yaşamın canlı bir kesitinin canlandırılmasıdır. Senaryo, reji, ışık, görüntü, ses, kostüm, perspektif, mekan, mekanın kullanımı, derinlik, devamlılık-ardışıklık-süreğenlik, aksiyon, uzamsal ve tematik gerçeklik, tematik gerçekliğin bütünlüğü, çelişkisiz ve kusursuz devamlılığı, kurgu ve sonuç… Bunların tamamı tam bir ‘estetik zeka’, anlayış derinliği veya tümel aklı gerektirmektedir.

İzlediğimiz pek çok filmin ana karakterleri dahil olmak üzere; ‘karakterlerin süreğenliği, karakterin tezatsız oyunculuk devamlılığı ve karakterin kendi içinde çelişkisiz bütünlüğüne ve gerçekçiliğine dair sorunlar’ olduğunu görürüz. Keza teknik ve teorik bütünlük olarak da aynı şekilde çokça hata, tutarsızlık ve çelişki mevcuttur prodüksiyonların çoğunda.

İşte bu durum, estetik zekası olmayıp; estetik zeka ve liyakat gerektiren işlerin estetik zekadan yoksun insanlar tarafından yapıldığı gerçeğini ortaya koyar. İnsanların bu yoksunluklarıyla iş, üretim ve sanat yapmalarının sonucudur bu tür sonuçlar.

Velhasılı kelam estetik zeka, sanatta ve hayatta kilit konulardan biri olsa gerektir. Estetik zeka sadece sanatçılarda değil, siyasetçilerde, devlet yönetenlerde, bürokraside, kamuda, bayındırlıkta ve dahi amelelikte olmak üzere her alanda elzemdir. Günümüzde şehirlerimizin, köylerimizin ve kasabalarımızın estetik zekadan yoksun olarak tasarlandığı; iş tutan ve üreten insanların büyük çoğunluğunun estetik zekadan yoksun olduğunu acıklı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Estetik zeka yalnızca sanatta ve sanatçıda lazım olan bir şey değildir; istisnasız bütün insanlarda kaçınılmaz olarak olması gereken bir olgu ve meziyettir. Bu bağlamda estetik zeka eğitim müfredatlarının içinde olması kaçınılmaz bir konudur. Salt üretide değil, yaklaşımda ve davranışta da estetik zeka olmalıdır insanoğlunda.

* “Muhakkak ki Allah güzeldir ve güzel -olan şey-i sever” gerçekliğinde olduğu gibi, güzel ve güzellik olgusu aslında yaşamın ve insanın olduğu her yerde aranan ve umulan bir durumdur.

Estetik, güzellik, sanat, anlayış, davranış, zeka, akıl, anlak, ahlak ve bilgi bir bütün olarak olsa olsa güzelliğe ram edilmiş olmalıydı bütün dünyada; güzeli çirkinden-iyiyi kötüden ayırt edici olmalı idi..!

*(Hz. Muhammed A.S. – Müslim 91)

Bayram Karaman / 2010

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir