Film sesçiliği başlı başına bir uzmanlık alanıdır. Ses mühendisliği ve teknisyenlik konularından ayrı bir branş ve yapıdır. Bu branşın adı Film Sesçiliği olmalıdır. Location Sound=Saha Sesçiliği dahi tam karşılığı değildir bu branşın.

Film Sesçiliği’nin ayrı bir uzmanlık alanı ve branş olarak anılması gerektiği kanaatindeyim özetle.

Çünkü Film Sesçiliği, ses ile ilgili, ses teknolojileri ile ilgili bir uzmanlığın yanı-sıra filmciliği bilmeyi, sinema bilmeyi, drama bilmeyi, filmin diğer unsurları olan görüntü, kurgu, tema bilmeyi ve reji bilgisini gerektirmektedir.

Film Sesçiliği kendi alanı ile ilgili mevcut ses teori ve teknolojilerini, bu teknolojinin doğru enstrümanlarını doğru kullanma ve uygulama bilgisini gerektiren bir branştır. Ayrıca Film Sesçiliği kendine özgü uygulamaları olan; teori ve teknolojinin sahaya, mekana, insana, lokasyona, tematiğe nasıl uygulanması gerektiği bilgi ve tecrübesini de ayrıca gerektirmektedir.

Dolayısıyla Film Sesçiliği başlı başına bir uzmanlık alanı olup bu doğrultuda tanımlanmalıdır.

Özellikle ülkemizde bu konuda ciddi bir bilgisizlik ve duyarsızlık mevcuttur. Herhangi bir ekipman ve herhangi bir eleman kombinasyonu gerçekleştirildiğinde “filmimizi sesli çekebiliriz” sanılmaktadır. Filmin yapımcı ve yönetmenleri dahi ses konusunda yeterli bir bilgiye veya duyarlılığa sahip değildirler. Ses en son öneme sahip bir film unsuru gibi algılanmaktadır! Hatta, sektörün bir kısmının indinde neredeyse film unsuru bile sayılmamaktadır ses ve sesçilik!

Bu cümleyi kurarken kesinlikle abartmadığımdan eminim; çünkü ses, oldum olası “görüntü”nün hükümranlığı altında ve ardılıdır! Ses, görüntünün peşinden koşan sefil bir olgu ve yapıdır sette. Sesi görüntünün öüne çıkarmak veya diğer unsurlarla çatıştırmak adına kurmuyorum bu cümleleri; mevcut durumu betimlemeye çalışıyorum. Bir çok meslektaşımın hala film setinde adeta “zorla ses aldığını” biliyorum! “Kamera tamamsa film tamamdır!”

Günümüzde bu durum değişmektedir yavaş yavaş. İyi Film Sesçilerinin yetişmesi, nitelikli ses şirketlerinin etkisi paralelinde ses’in diğer unsurların ardılı olduğu zannı yıkılmakta ve film sesçiliği diğer unsurların hegamonyasından kurtulup hakettiği öneme kavuşmaktadır. Aynı şekilde yapımcı ve yönetmenlerin de kayda değer bir kısmı sesin önemini kavramaya başlamış bulunmaktadır.

Ses konusunda herhangi bir uzmanlığı bulunan kimsenin film sesçiliği yapabileceği kanısı ve ya sanısı bulunmaktadır. Örneğin adam tonmayster ise, ses mühendisi ise,  miksaj teknisyeni ise film sesçiliği yapabilir sanılıyor. Ya da PA veya televizyon sesçisi bir adam film setine sesçi diye getirilmektedir. Bu durum hem ses unsurunun gelişmesini engellemekte hem de film sesçilerinin işi ve ekmeğiyle oynanmaktadır.

Şüphesiz sesle ilgili bir kimse Film Sesçliği yapma potansiyeline de sahiptir fakat uygulama aşamasında, deneysel bilgiden-tecrübeden yoksunluk bu işin olumlu neticelenemeyeceğini geçmişten günümüze defalarca tescil ettirmiştir sektöre. Potansiyel, salt bilgi ya da niteliksiz bilgiyle yapılabilen bir iş değildir çünkü film sesçiliği. Branşı Film Sesçiliği olup, tecrübesi yıllara dayanan bir Film Sesçisinin dahi karşılaştığı zor koşullar karşısında aciz kaldığı görülmektedir.

Film setinde ses; görüntü, ışık, sanat ve dekor gibi unsurlara hakim olunduğu gibi hakim olunabilecek bir unsur değildir. Görüntü ve diğer unsurlar sette oluşturulduğunda ve tamamladığında kendiliğinden ya da başka etkenlerce bozulmazlar. Buna rağmen sesin ve sesçinin selameti görünen ve görünmeyen bir sürü koşula; görünür-görünmez faktöre bağımlıdır.

Film sesçisi tüm hazırlıklarını bitirip hazır olur. Görünen herhangi bir sorun yoktur. Sahne akar. Fakat sahnenin bir yerinde, oyun esnasında gizli yakaya dokunulur-çarpılır, bir telefon sinyali sarkar telsiz frekansına, bir dış ses-iç ses olur, diyalog üst üste biner binmemesi gereken yerde, bir doğal efektin sesi fazla gelir ve diyaloğu etkiler, telsiz frekans keser, yakında veya uzakta frekans yayan bir takım cihazlar frekansınızı bozar veya sinyaller üretirler, akustik sorunlar oluşur, yönetmen konuşur ya da oyun verir kayıt esnasında(!),  bunların üstüne bir de, “kurguda ve miksajda hallederizcililikler olur”(!) vs vs. Daha daha  sıralayabileceğimiz hakim olunamayan pek-çok sorun meydana gelir sette.

Gerçekten o koşullarla ancak iyi bir teknisyen ya da ses süpervizörü baş edebilir. Kayıt öncesinde gözle görülür-görülmez pek çok tedbir alır sesçi, yine de hakim olamaz zaman zaman sese. Bu sorunsallık sesin ve ses teknolojisinin doğasında var. Kadraja sürpriz bişey girmez; sürprize kapalıdır görüntü ya da resim ama ses savunmasız bir biçimde her sürprize ve kirliliğe-harici ya da “istenmeyen etkiye” açıktır.

Şöyle bir örnekle neticelendirebiliriz bu kısa makaleyi: İstanbul Boğazının kıyısında bir çekim esnasında-tam deniz kıyısında diyaloglu bir sahne çekerken karşılaştığım ve nedenini bir türlü anlayamadığım bir “eko” sorunu ile karşılaşmıştım.

Deniz kıyısında açık havada olduğumuz halde, hava açık ve güneşli olduğu halde ve etrafımızda sesi geri aksettirecek hiç bir şey olmadığı halde oyuncuların sesi yankılanıyordu! Bir taraftan yönetmen ve oyunculara bu durumu açıklamaya çalışırken diğer taraftan 50 tane şüphe içindeydim! Sabahtan beri çalıştığımız bu mekanda öğle sonrası durup duruken oluşan bu ekonun nedenini anlamaya çalışıyordum!

Cihaz kaynaklı bir sorun olup olmadığına baktım önce. Cihazlarda bir sıkıntı yoktu. Sonra oyuncunun tam durduğu yere geçtim ve aynı konumlanışta denize doğru “ses verdim” boşluğa. Sesim geri aksediyordu!

Elimi uzattım boşluğa doğru, boom pole-zeppelin ile, bir takım gereçlerle boşluğu yokladım. Sonunda sesi bize geri aksettiren şeyin; tam kıyı paralelinde oluşmuş bir hava perdesi-hava akımı olduğunu fark ettim.

Meslekte ilk kez ve belki yaşamım boyunca bir daha karşılaşmayacağım bir şey yaşadım ve keşfettim. Bunun gibi saymakla bitiremeyeceğim pek çok keşfi bilgi ve birikime sahip oldum meslek hayatım boyunca. Ve her soruna meslek içi veya meslek dışı çözümler ürettim.

Her film ve proje bizim için özgündür. Senaryoyu mutlaka okuruz ve filmin tematiğine, aksiyonuna, lokasyonlarına,  gerekirse oyuncularına göre farklı ekip-ekipman yapılanması yaparız. Gerektiğinde bir takım icatlar yaparız; standart ekipmanın çok dışına çıkarız ve farklı prodüksiyonların araçlarını set-up’ımıza dahil ederiz.

Özetle, işiyle özdeşleşmiş ve işiyle ilgili melekeler-tecrübeler edinmiş bir film sesçisi ile ses mühendisi aynı şey değildir sette. Dolayısıyla Film Sesçisi ve Film Sesçiliği ayrı bir branş ve uzmanlıktır.

Film Sesçiliği ve Film Sesçisinin en kısa zamanda maddi-manevi olarak hak ettiği değere erişmesi ve harikulade ses prodüksiyonlarının gerçekleştirilmesi dileklerimle…

Bayram Karaman /2008